Sözü fazla uzatmadan direk konuya girmek istiyorum
Uzunca bir zamandır mimlenmediğimi görmüş olacak ki; hemen yapıştırmış mimi Sağ olsun, gerçekten kaliteli de bir başlıkta mimlenmişim. Öyle boş bir mim değil yani, ayık olmanız lazım . Bu sebeptendir ki; beni çok ama çok etkileyen bir başlıktır bu.
Tasolar
Müthiş bir şeydi. Önce Pokemon sonrasında Beyblade ile devam eden ve çocukluğuma damgasını vuran o nadide güzellik. 93′lı olup da sokakta bir kez bile züttüm , köktüm demeyen var mıdır acaba ? Çok iyi hatırlıyorum bir keresinde 200-300 tasomun arasından 45-50′sini kaybetmiştim ve hayatımda aldığım en büyük darbe saymıştım. Ağlamış mıydım orasını net olarak hatırlamıyorum ama cidden birkaç gün yemeden içmeden kesilmiştim.
Atari
Teknolojik aletler hayatımıza daha yeni yeni giriş yapıyordu, öyle Playstation falan yok. ‘Atari’ diye bir aletimiz vardı, onla oynayıp eğleniyorduk. Birde yanında tabancası vardı, bir avcı edasında kuşlara ateş ediyorduk. Tabii ailelerimiz çok fazla oynamamıza kızdığı için bizlere; ‘bak arkadaşın çocuğunun atarisinin aküsü çok ısınmaktan patlamış, elleri yanmış çocuğun!’ şeklinde yalanları bolcana sıkıyorlardı. Her ne kadar bir Playstation, Xbox olmasa dahi bizim çocukluğumuzun efsanesi idi.
Birdirbir
Her gün okula gider, büyük bir heyecan ile teneffüs olmasını beklerdik. Teneffüs olunca büyük bir heyecanla sınıfın ortasını boşaltır, deli gibi bu oyunu oynardık. Mantığı uzun eşeğe benzese dahi, hiçbir oyundan almamışımdır bu oyundan aldığım zevki. Birbirimizin üzerinden atlayarak, halk kahramanı olmuş gibi sevinirdik. Ey gidi sınıfta en yükseğe ben atlardım hep, ne gurur point kazanırdım.
Saklambaç
Yazıp yazmamakta çok kararsız kaldım çünkü hala oynanmakta olan revaçta bir oyun. Fazla birseyler söylememe gerek yok kanımca . Bizde baya baya ilerletmiş idik bu oyunu vakti zamanı ile. Sokağın ortasındaki elektrik direğini sobe merkezi yapıyor, apartmanların içine saklanıyorduk. Az yere düşmedik önce sobe yapacağız diye çarpışıp.
Aylık
Bir futbol efsanesi Çift kale maçlardan daha çok saran bir şey var ise, o da aylıktır. Amerikan usulü, Alman usulü, Türk usulü her türlüsünü oynardık. ‘Anne’ veya ‘Kız kardeş’ çıkmamak için var gücümüzle dışarı atmaktan kaçınır, o tabirlere ulaşan arkadaş ile öldüresiye dalga geçerdik.
Bilyeler
Sokak dedim de, aklıma hemen bilyeler geldi bak. Bilye, meşe, cinci, artık adını ne koyarsanız. O bilyeler için az mı toprağı eşelemedik, küçük kuyular kazmadık. Şimdi anımsadım da bir de normal bilyelerin iki katı kadar büyükler vardı, onlar beşlik mi ne sayılırdı. Böylesine kendine has kuralları da vardı. Birkaç farklı oyun çeşidi vardı, hatırlayamadım şu anda.
Sonra kartlar vardı. Kart dediysem futbolcu kartlarını kastediyorum. Bir de benim küçüklüğümdeki futbolcular sebebi bilmem ama bana çok olağanüstü gelirler. Zaten Galatasaray’ın 2000′lerde o efsane kadrosunu çocukluğunda gören biri olarak ne kadar şanslı olduğumu biliyorsunuz. Her neyse, benim vaktiyle yaklaşık 800 tane futbolcu kartım olmuştu. Anneannemlerin mahallesinde kral gibi bir şeydim. Sonra o kartlar ne mi oldu? Annem hepsini sobada yakmış.
Hafızamı az yokladığımda bunlar ortaya çıktı, kimbilir unuttuğum daha neler var…Şimdilik bunlar kâfi sayılır..
Yorum Gönder